30 Ağustos 2024

Bir CHP dört portre | CHP, iktidarın toplumu korkutma ve siyasetsizleştirme hamlesine karşı en kritik kale; içeride birlik önemli 

CHP, önümüzdeki dönemde hukuktan ekonomiye buhran yaşayan memlekette en önemli umut-çıkış kapılarından biri olarak görünüyor. Kimseyi ayırmadan-ayrıştırmadan, adını aldığı ‘halk’ ile birlikte geleceğe dair çözümler üreterek, Türkiye’ye yeniden umut verebilir

CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında ‘zincirleme şekilde suçu ve suçluyu övme’ gerekçesiyle 3.5 yıla kadar hapis ve siyaset yasağı istenen iddianame kabul edildi. MHP’li yöneticilerin imzasını taşıyan şikayet dilekçesi ile soruşturma başlatılmış. Kılıçdaroğlu’na özellikle; HDP’nin Eş Genel Başkanı iken tutuklanan Selahattin Demirtaş ile ilgili açıklamaları sebebiyle bu davanın açıldığı anlaşılıyor.

8 yıldır tutuklu olan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına rağmen serbest bırakılmayan Demirtaş.

Bu listeye…

Anayasa Mahkemesi kararına rağmen serbest bırakılmayan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay

Siyaset yasağı getirilen CHP eski İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu

Figen Yüksekdağ’dan Selçuk Mızraklı’ya isimleri…

Siyaset yasağı getirilmesi istenen, belki de önümüzdeki seçimlerin iddialı cumhurbaşkanı adaylarından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu da ekleyelim.

Ortaya çıkan tablonun demokrasi açısında vahameti ortada. Artık sokak röportajı veren sıradan bir kişiden ana muhalefet liderliğine kimsenin hukuki bir güvencesi yok. HDP’li siyasetçiler tutuklanırken, halkın oylarıyla seçilen belediye başkanları yerine kayyum atanırken susan ya da az ses çıkaranlar, bir ülkede hukuksuzluk başladığında sıranın elbet değişik şekillerde herkese gelebileceğini öngöremediler. İktidarın-bileşenlerinin uzun süredir sivil toplumdan siyasete öne çıkan isimlere uyguladığı ‘hukuk’ aslında topluma mesaj: Siyasette iktidarın çizdiği çerçevenin dışında durmayın-olmayın mümkünse hiç düşünmeyin-karışmayın yoksa...

Ne yazık ki bu korkutma hamlesinin toplumda bir karşılığı oldu. Siyaset bilimi çalışanlar elbet bir gün halkın en sıradan bir konuşmayı bile ‘Silivri soğuktur’ diye bitirmelerini analiz edeceklerdir. Bu uyuşma ve korkma halini ortadan kaldıracak elbette muhalefet partileridir. Bunların en başında da CHP geliyor.

Dört gündür CHP’de öne çıkan dört ismi, onlar hakkında partileri içinde konuşulanları yazıyorum. Kemal Kılıçdaroğlu, Özgür Özel, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu. Her birinin kamuoyunun değişik kesimlerinde bir karşılığı var. Ama ayrı düştükleri, parti içine-işine düştükleri zaman politika üretme-umut verme potansiyellerini kaybediyorlar.

Siyaset de yapmış eski bir büyükelçinin bana söylediği bir cümleyi aktarayım: "Sadakat bazen fazilet, bazen zafiyettir." Siyaset yaparken kişisel beklentilerle lidere, lider adayına sadakat gösterenler bir zafiyeti; sadakati halka, her koşul ve şartta doğruya gösterenler ise bir fazileti temsil eder. Delegeden milletvekiline isimler sadakati neden, kime gösterdiğini de düşünmeli.

CHP, önümüzdeki dönemde hukuktan ekonomiye buhran yaşayan memlekette en önemli umut-çıkış kapılarından biri olarak görünüyor. Kimseyi ayırmadan-ayrıştırmadan, adını aldığı ‘halk’ ile birlikte geleceğe dair çözümler üreterek, Türkiye’ye yeniden umut verebilir. 31 Mart seçim sonuçları umuda dair bir önemli veri olarak değerlendirilebilir.

Siyaset alanını daraltmaya çalışan iktidara karşı siyasetin çeperini genişleten, kritik kararları-geleceğe dair projeleri halkla birlikte alan-üreten, halkın arasında, halkla iç içe bir parti. Mümkün mü; bence mümkün…

Tevfik Fikret’in dediği gibi;

"Vatan gayur insanların omuzları üstünde yükselir..."

Bir CHP dört portre | Ekrem İmamoğlu CHP Genel Başkanı olmak için harekete geçebilir

Bir CHP dört portre | Özgür Özel; dışarıda ‘normalleşme ararken’ içeriye ‘kapsayıcı’ değil, gündemde dağınık ama toplumda karşılığı hâlâ var

Bir CHP dört portre | Mansur Yavaş’ı denklem dışı görenler yanılıyor, CHP olmazsa bağımsız cumhurbaşkanı adayı olma ihtimali yüksek…

Bir CHP dört portre | Kılıçdaroğlu’na ‘Joker Kemal’ diyorlar, kazanamasa da kazandırabilir

 

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dışarıdaki ‘özgüven’ içeriye ‘baskı’ olarak yansıyor, 2025 özgürlükler konusunda çok zor yıl olacak

Suriye’de oluşan yeni rejimin riskleri, oluşabilecek sıkıntıların faturasının Türkiye’ye yazılması ihtimâli olsa da şu an itibarıyla Erdoğan, Fidan ve Kalın dünyadaki pek çok ülkenin de Suriye’deki gelişmeler konusunda referans aldığı-ciddiye aldığı en önemli üç isim

Hastaneye götürülürken MS hastası Tayfun Kahraman’a yapılan ve ‘soruşturma izni’ verilmeyen eziyetin görüntüleri!

Cezaevi aracı içinde acı çektirilen bir MS hastası Tayfun Kahraman; sen eziyetin resmini yapabilir misin Abidin?

2024 özetim, duvar mı eğri ben mi sallanmaktayım; 2025 öngörüm, Osmanlı havzası Erdoğan’ın yeni anlatısı

Türkiye 2025’e giderken geleceğiyle ilgili çok kritik adımları çok küçük bir grubun aklıyla alıyor, uyguluyor. Ekonomik sıkıntıların çerçevelediği hayatlar yarını değil, bugünü düşünüyor. Gelecek yılın barışın, adaletin, birlikte yaşamın büyüdüğü bir yıl olması geleneksel hale gelen ama sonuca ulaşmayan bir dilek haline geldi

"
"